9 Ağustos 2007

we suffer every day what is it for

huzuru mu arıyordum ya da dinginliği? belki de ikisinin de adresini sormamalıydım cevap alamayacağımı bildiğim halde. ama inatlaşabiliyor insan kendisiyle zaman zaman bir anlam içermesinden ya da öyle olmasını istediğinden. bi şey bulamayınca da sıkışıp kalıyor. söylemek istiyor ama söyleyemiyor yapmak istiyor ama korkuyor. belki sebepsiz yere ama zaten sebeplerin bağlayıcılığından sıkılmadık mı yeteri kadar o yüzden demiyor muyuz artık sebepsiz yere diye.

"bilmiyorum" her zaman verilmesi çok kolay bir cevaptır benim için. köşeye sıkıştığım almanca derslerinden tutun "ilerde ne olacaksın" saçmalığına, en çok da "neden" le başlayıp sonu gelmek bilmeyen cümlelere. ağzımdan öylesine çıkıp çıkmadığından emin değilim. belki de bilip bilmemek çok önemli değildir benim için. ne görüyorsam o vardır gözümde ya da nasıl olmasını istiyorsam öyle algılıyorumdur. çok mu gereklidir "bir şeyi görememen orada olmadığı anlamına gelmez" gerçeğiyle yüzleştirmek kendini?

sanırım aniden gelip beni bulmasını istiyorum sorduğum adreslerin sessiz sokaklarda yürürken ya da kerim amca ya el salladığımda ya da ayağımın dibindeki bir kediyi okşadığımda. belki gerçekten çok uzaklara gitmeye gerek yoktur hakkaten ve "bilmiyorum" u asla geçiştirmek için kullanmamak gerekir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder