19 Kasım 2011

Ben bir garip yolcuyum.

S'nin babası yıllarca ünlü (dereceli olabilir) bir sanatçının yanında çalışmış, sonra da yollar ayrılmıştır. Ancak aralarındaki iş ve göreceli tanıdık eş dost hukuku baki kalmış olup, S'nin babasına işi düştüğünde arada birlikte çalışmaktadırlar. S'nin çekirdek ailesi bu sanatçı ve onun gerek çekirdek gerek sektörel familyası ile tanışıktır. Ancak bu tanışıklık resmi selamlaşmalar ve birkaç ziyaretten ibaret olmaktadır. Ama bu akşamdan sonra S hikayenin seyrini olmasa da boyutunu biraz olsun değiştirmiş olabilir.

S, Doğuş'un çiçek açmasıyla, annesinin kendine has tarzı ile çektiği çocukluğunun saksı diplerindeki fotoğraflarının masumiyetinin zedelenmesine içerlenmiş oturmakta iken S'nin babasının telefonu  her çalışta perde perde yükselen gıcık zırrrrrrrrr melodisi ile konsol üstünde bas bas çalmakta, S tabiki de cep telefonları hayatına çocukken giren biri olarak her telefonu açmak gerekir düsturu bulunmadığındından kıçını kımıldatmamakta, en heyecanlı, en arabesk duyguların zirvesinde gezinen Adını Feriha Koydum'u merakla beklemektedir. Ama annesi tabiki telefonu açmak konusunda aynı fikirde olmamış ve taarruza geçmiştir. Telefona yaklaşıp ekrandaki ismi görünce "yaa E arıyor sen aç ben konuşamam şimdi" diye tutturmuş, kızına itinayla yaydığı kıçını oflata puflata toplatmıştır. S konsolun yanı başında dikilir, annesine son bir öfkeli bakış attıktan sonra, sesini temizleyecek bir nefes alıp vermeden sonra telefonu açar:

S: Alo
E: İyi akşamlar.
S: İyi akşamlar.
E: Kiminle görüşüyorum.
S: Ben S.
E: Aa S. nasılsın ?
S: İyiyim teşekkür ederim, siz nasılsınız?
E: Ben de iyiyim ben dedeni sormak için aramıştım, nasıl oldu?
S: Bu gün hastaneden çıktı kendisi, daha iyi ama hala hasta tabiki. (Sanki yaşlılar iyileşirmiş gibi)
E: Ben merak ettim, onun için aradım babanı, geçmiş olsun diyeyim dedim.
S: Teşekkür ederiz. Babam da onun yanında şimdi, telefonunu almayı unutmuş.
E: Peki kızım iyi akşamlar.
S: İyi akşamlar.
E: Eee S sen nasılsın ne yapıyorsun bu arada?
S: Ee evdeyim, işsizim. 
E: Aah evet ben sana bir görüşme ayarlayacak idim hep aklımda kendisini de aradım ama işte vsvs...
S: Biliyorum.
E: Ahh evet evet ben üzerine gideceğim sana bir şey bulacağım merak etme.
S: İlginize çok teşekkür ederim
E: Evet yapacağım bir şeyler. İyi akşamlar...
S: İyi akşamlar...

S kardeşinin ve annesinin gülen suratlarına, suratındaki amaan ne umutlanacam,  sallaaa ifadesiyle karşılık verse de yine de yavşak yavşak gülmüş, hayatının ilk, belki küçük bir ihtimal mesleki olabilecek yavşamasını gerçekleştirmiştir. S, tabiki kimseye bel bağlamayan karizmanın bir insanı olsa da, çocuklarına bir gün bu şahsı tvde gösterip "ahanda ben buna bana iş bul dediydim bıdıbıdı" diye anlatacak olmanın hayalini tatlı tatlı kurmaya başlamıştır.

Ben konayım bereketine, siz oturun kerevetine.

14 Kasım 2011

Ölüm değildir hayatın en müşkül işi, müşkül odur ki ölmeden evvel ölür kişi.*

Kürdilihicazkar makamında şarkılar dinleyip neşelenerek uyumak vardı ama hayatımdaki herkesde bir hüzün bir gam bir keder. Bir yaprak dökümü olacak yakında aile ağacımızda, hangi yaprak ilk düşer bilinmez ama bu gerçeği bu denli hissetmekten başka bir şey gelmiyor elimizden ya da sindirememekten. Hangisini daha çok sindiremiyorum şu raddede ben de bilemiyorum.Son nefesini vermek üzere olan bir adamı kurtarmak için yardım çağırmaya gittiğinizde kimsenin olmaması mı, ambulans görevlilerin büyükbabanızı ambulansa "ağır" buldukları için taşımama isteği mi, meraklı gözlerin camlarda birikip sonu her halükarda acıklı bitecek bir hikayeye tanık olma istekleri mi? Benim en çok suçluluk duyduğum, bırakıp kaçıp gitmek istediğim an ise akciğer hastaları ile dolu bir koğuşta nefesimi sessizce alıp, bıraktığımda hissettiğim güçlülük/acizlik. Ben tüm o dezenfekte edilmiş burnuma ziyadesiyle çürümüşlük olarak gelen kokuyu terkedebilirken, aslında o kadar terkedilemiyor oluşu o kokunun. Sinsice dolaşıp, ağızlardan burunlardan içe dolup daha da hasta ediyor. Bana gülünç gelense, Adalar'ı gören hastane balkonuna her çıktığımda, "Sessiz Gemi"yi beklemek için bundan daha iyi bir mekan olmaması düşüncesinin zihnime dolması.Zira 7. kattan Adalar manzarası ufukta bir geminin belireceği sanrısını her an uyandırabilir. Artık birisi için dileyebileceğim en iyi şeyin huzurlu bir son olduğunu, hastanelerinse  en ürkütücü mezarlıklar olduğunu biliyorum.

*Yahya Kemal Beyatlı.