25 Eylül 2008
burun çeşme
adios.
17 Eylül 2008
14 Eylül 2008
kulağıma fısıldananlar
şimdi yine flashbacklerle çocukluğuma dönüyor ve günün başlığı ile ilgili oradan ne gibi malzeme çıkarabiliriz diye bakıyoruz. gündüzleri uyumayın derdi gerzek dersane hocası, çünkü uyandığımızda kim olduğumuzu bile hatırlamayabilirmişiz. ne kadar korkunç değil mi, ya da eğlenceli (kim olduğunuza bağlı). bana bir kere oldu bu ama ilaç almıştım ve yan etkisini yaşamıştım. ama yine de etrafımdaki insanları tanıma yetimi kaybetmeyi başardım, bi iki gün öncesine kadar olan anılarımı kaybettim. babamı bile tanımıyordum eheh=) ama bence bunun sebebi anne-baba kavramlarının ne demek olduğunu unutmamdı yani anne-baba dediğiniz nedir ki gibi bir hal içersindeydim. nasıl olduysa bi tek ezgiyi hatırlıyordum etrafımdakilere garip garip bakıyor, ağrın var mı sorularına ne desem ki acaba diye düşünerekten cevap verme sürelerini uzatıyordum. en sonunda annem bi garip olduğumu anladı ve beni yatmaya teşvik etti. bi şey hatırlamıyor musun dedi? yok dediğimi anımsıyorum ama ne için dediğim konusunda bir fikrim yok. uyumadan önce ağladığımı hatırlıyorum babamın gelip, başımda bir süre durduğunu hastası şimdi uyu kendine gelirsin dediğini. ağlıyordum çünkü bi başkasının babasına bakıyormuş gibiydim kendi anne-babam olması gerektiğinin farkına varmıştım ama kim olduklarını unutmuştum. sonra aklıma capitol de kaybolduğum gün geldi o gün bir çift benimle çok ilgilenmiş, kadın ağlama , bulacağız anne-babanı demişti. acaba hiç bulamadık mı diye düşündüm, onlarla mı gitmiştim? bu yüzden mi unutmuştum?(bu olay olduğunda ben 4, hafızamı kaybettiğimde 9 yaşındaydım:S) çok ağlıyordum, ezgi de çoktan uyuduğu için ona da soramıyordum. durumun mantıksızlığının farkında değildim kesinlikle, ezgiyle beraaber kaybolmamıştım, o zaman bebekti. demekki annemle babam ölmüş diye düşündüm daha da çok ağladım sonra ağlamaktan yorgun düşüp uykuya daldım. sabah kalktığımda her şey normal gibiydi, ilk iş adetim olduğu üzere çizgifilmleri izledim tom ve jerry faslını da yaptım, nesquikli sütümü de içtim. ezgiyle rutin legolarla oynama işimizi de yaptık. öğleden sonra çizgi film faslını da. akşama kadar normal halime dönmüştüm. uykumda ve gün boyu bana hatırlamadığım her şeyi fısıldamışlardı unutkanlık perileri ve bana bu günü de unutturmuşlardı ta ki bir gün bu konu açılıncaya kadar.
hangisi daha kötü olurdu elinde olmadan unutmak mı yoksa unuttuğunun farkına varmak mı?
zihin berrak olmalı elbet ama aralarda boşluk bırakmayacak şekilde.
13 Eylül 2008
herkes kendi kaderini yaşar yar
saçma sapan bir ruh halim var. çok uyuyorum, bazen az yiyorum, bazense tabaktaki son kalmış pirinç tanesine çatal saplamak gibi hünerler göstermek istiyorum. her akşam 6 buçuk sıralarında geçen takım elbiseli pamuk şeker satan adamın " pamık şieker, caanım çieker" nidalarını duyup, onu görme telaşıyla L çizerek evin pencerelerine koşturuyorum. bazen akordeon çalan küçük çingeneler de uğrar sokağımıza ne kadar sofistikeyiz dönmedolap sokak sakinleri olarak. ama asıl asilliğimiz körler için yardım toplayan ve sokağımızın tam ortasında orguyla biz sokak sakinlerine balkondan müzik ziyafeti veren kör amca da yakalamıştık. ne asker uğurlamalarında ne de milli maçlarda sokağımızda böylesi bir duygu seli görülmemiş idi. kendi ruh halimden söz ederken sokak özelliklerimize değinmem ve kendimi bu kadar kaptırmam ilginç olabilir. bozkırkurdu kitabımın kapağını gördükçe, ilerde sahip olacağım koca başlı kangalımı ve yeşil arazili evimi gözümde canlandırmak istiyorum gerçekten. bir kitap kapağı bu kadar mı çirkin olur. dizi izleyip tatlı yemenin en büyük nimet olduğunu söylüyor, uludağ limonata ile esenlikler diliyorum.
9 Eylül 2008
kara delik
8 Eylül 2008
save the grace, save the world!
hayatımın ilk kez bir döneminde uyku halim uyanık halime fark atıyor. münzevi bir hayat sürdüğüm şu günlerde bundan pek şikayetçi olduğum söylenemez. aksine ağır ve melankolik havanın bir gus van sant filmi edasında olduğunu söyleyebilirim. bu durumun yan etkileri ise; sürekli bir baş ağrısı ve bulanık bi kafayla dolaşmama ayrıca -indie rüyalar- konusunda üstatlaşmama neden oluyor. bu sabahki rüyam gerçek bir altın ayıyı hakkediyordu sanırım.
3 Eylül 2008
1 Eylül 2008
penceremden insan manzaraları
"mahremiyet dediğin tek dişi kalmış popstar
lambayı belediye takar"