8 Eylül 2008

save the grace, save the world!


hayatımın ilk kez bir döneminde uyku halim uyanık halime fark atıyor. münzevi bir hayat sürdüğüm şu günlerde bundan pek şikayetçi olduğum söylenemez. aksine ağır ve melankolik havanın bir gus van sant filmi edasında olduğunu söyleyebilirim. bu durumun yan etkileri ise; sürekli bir baş ağrısı ve bulanık bi kafayla dolaşmama ayrıca -indie rüyalar- konusunda üstatlaşmama neden oluyor. bu sabahki rüyam gerçek bir altın ayıyı hakkediyordu sanırım.

kısaca özetlemek gerekirse rüyamı, sıcak bir yaz gününde, binaların iç içe girdiği garip bir kampüste birini arıyorum, ancak rüya kampüsüm pek ıssız ve gördüğüm birkaç tipinse gerizekalı olduğuna karar verip dönmeye hazırlanıyorum derken dersaneden deryaya rastlıyorum ve nedense aradığımı bulmuş gibi sevinip ona bir çırpıda bir kadının öldüğünü söylüyorum. sanırım birini arıyormuşum hissini yaratan bu kadındı ancak maksadım onun öldüğünü haber vermekti. sonra bir derse giriyorum ve hayatım boyunca tanıdığım tüm insanların birbirine geçtiği mor neon ışıkların aydınlattığı popomu acıtan eski tahta sıraların olduğu bir sınıfta sınav oluyorum, sınavın sosyal içerikli bir edebiyat ders türevi? olduğunu söyleyebilirim ve bu saçma sınavı tek ciddiye alan benim nedense. 4 sorudan, 3.süne flashback tekniğiyle gerçek bir roman yazıyorum, tabiki ölü kadın üzerine. adı: nermin, tam bir 90lar çalışan kadın tipine sahip omuzda biten düz saçları, tacı ve omuz askılı siyah-kahverengi karışımı deri çantası ve gri eteği ile. üniverisitede hoca, evli, bir kızı var 5 yaş civarında, çok mutsuz ve hayatındaki her şeyden kaçmaya karar veriyor kızını yanına alıp, ancak kızını kaybediyor daha doğrusu onu kaybetmek istiyor ve başarıyor ben hikayeye telefonu kullanmak için evin karşısındaki bakkal ali amcaya uğradığında dahil oluyorum, kızını kaybettiğini söyleyen bir telefon ediyor ve beyaz peugeot arabasına binip kayıplara karışıyor bense bakkaldan elimde gazete ile eve döndüğümde küçük kızla karşılaşıyorum, doğal olarak başıma kalıyor ve bir sürü görüntünün birbirine girdiği arayışım başlıyor ve kampüste noktalanıyor. en son hatırladığım ise sınav kağıdını bu hikaye yüzünden yetiştiremem, kalan iki soru için 10 dakika ek süre istemem ve sınavdan çıkan büşra ve sezenin hala yazıyor musun kızım, boşver diyen yüzleri ve uyanmam.

bir genç kızın gizli defterinden serranın deyimiyle iyi geceler, yedi cüceler!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder