30 Mart 2008

tehlikeli aklın itirafları

saplantı. ben de cidden var bu meretten. hem de baya var. tehlikeli bi biçimde baş gösteriyor. yokmuş gibi davranıyor ama saman altından su yürütmeye kalkışıyor eşşoleşek. ama yakalarım ben hahah. evet bu gün saplantılı bi insan olduğuma karar vermiş bulunmaktayım. günlerimi kendime sıfat ekleyerek geçirmeyi huy edindim. sıfat eklemeyi pek bi sever olduğumdan tek öğesi sıfat tamlaması olan 37 ögelik bi cümleyim artık. gurur duyduğum iftihar ettiğim yok, sağda solda da söylemiyorum ki insanlar kendilerine sıfat bulmaya çalışarak ezilmesinler karşımda teytey. bir de şunu keşfettim ben kesinlikle uzun cümle insanı değilim çok fena sıçıyorum uzun bir cümle kurarken. o yüzden kısa cümlelerle konuşmayı yeğleyen basit bi insan olmayı tercih ediyorum. bir de çok fena bir şeylere takıp ondan başka bi şeyle uğraşamaz düşünemez oluyorum ta ki bi doyum noktasına ulaşıncaya kadar. mesela massive attack dan teardrop a karşı sapık bi dinleme isteğim var. öyle ki dinlemeden bi şey yapamıyorum. matematik çalışmam gerekirken sapık gibi bunu dinleyip önümde açık duran calculusa bakıp ne ezik bi şeysin öyle beyaz sayfalı şişko ruhsuz kitabın tekisin diye düşünüyorum. sonra mahjong win percentage ı %25 ten %100 e çıkarmak için kasıyorum. solitaire de lasvegas skorunu açıp kazancam kazancam bu sefer diye şevket gibi sapıtttığım da oluyor. ayrıca içimde çok pis bir fotoğraf çekme isteği baş gösterdi bu istek beni öylesine sardı ki sonunda gidip banyoda telefonla 'küçük gotik pürü ' temalı fotoğraflar çekerken buldum kendimi. ne kadar düştüğümü düşünmek istemiyorum
ya da düşünüyorum ama çaktırmak istemiyorum. film izlemek istiyorum ama vicdanımın sesi sürekli "maattteeeemaaaatikkkk" diyerek beni engelliyor. lanet olsun keşke matematik de hayatımızda omomatik gibi bi deterjan olmakla yetinseydi. marketten omomatikle çıkarken bi el etmek ona güzel olurdu cidden. bir de hareketimi çekerken moonwalkla çıksam şukela olurdum harbiden.

10 Mart 2008

pabucumun rockçısı

hayatımda ilk kez ilk takışta beğendiğim ilk ve tek güneş gözlüğümün sapı kırıldı lanet olsun. ve bu gün gittiğim gözlükçü hanfendi sikko gözlüğünüzün tamiri mümkün değili kibarca söyledi bana. adam 7 ceddimi tanıdığı için içimde oluşan küfür dalgasını yüzüne sarfedemedim (evet kızdığımda ağzıma geleni söylerim ben ama kendimi tutmasını öğrendim hobar hobar) kulaklarımın sinirimden yandığını hissettim evet. aynı zamanda gözlükçü gözlüğümü eline aldığında ne kadar sikko bi gözlük almış olduğum -affedersiniz- barizdi ve gözlüğü üalden kalma hazırlık ortalama hediyesi kalem kutusuna koymam da ayrı bi sikkoluk örneği teşkil etmekteydi. kanıma -sinyorita bu gözlük size muhteşem yakıştı, bu kadar gözlükten kendinize cidden en yakışanı bulmuşsunuz- diye giren ispanyol çakması adamı bi güzel dövmek isterdim cidden ama dövemiyorum lanet olsun. bu gün pek bir öküzüm hakkaten, sabah odasına biyoloji kitabı almaya gittiğim çocuğa -ben seni bi yerlerden tanıyorum- muhabbeti üzerine -aa evet ben de seni hatırladım etek giymiştin, çello dersi veriyordun- demem denyoluk değildir de nedir? hayır çocuk gözümün önüne gerçekten o hali geldi o an ve dervişin fikri ne ise zikri de odur atasözümüzü bir güzel onurlandırdım. hayır çello desem sadece, niye etek ya da neden çello çalan bi adam etek giyer de sonra ben kendime kızarım? karma buyursun, cevap versin. şahlanan öküzlük damarımı 10000 bc filmine bir gncrtkcllli olarak bi güzel besledim. ikinci sıradan filmi izlemem, m.ö adamların burun kıllarının dizimi hakkında epeyce beni bilgilendirmiş olsa da bir filmi ikinci sıradan izlemek fantastiko yaratıkların gerçekliğine olan inancınızı darma duman edebiliyor ve fantastiko olayları seven bünyemi olumsuz etkiliyor. her neyse filmi çok beğenmedim ama izlerken acayip eğlendim çünkü bu gün öküzlüğüm üstündeydi ve film boyunca sinema salonu hayatım boyunca yapmadığım bir şeyi yapıp bıdı bıdı konuştum. her sahnede -oha, vayy anasını sayın seyirciler, yürü be, hasstir- gibi iğrenç iğrenç yorumlar yaptım sürekli -hömleyen, kummlayan- şaman kadına gülüp durdum. zaman zaman öküzlüğümden sıyrılıp kemik çerçeveli gözlüklü entel yorumlarımı da yan koltuklardaki insanlardan esirgemedim. evet m.ö. 10000 fena halde bilgiliyim lanet olsun. göbeğimi de kaşırım, modern dansa da giderim hıhh!


ps: 19 yaşında, gençturkcelli, sinemayı seven, pazartesileri boş bir insanım. ne diyorsun ?

3 Mart 2008

finally

20 yılın ardından, tecrübelerim doğrultusunda hayatımda bazı şeylere-şey demek istemezdim aslında ama şey işte- hayatımdaki hak ettikleri yeri veriyorum artık. da da da dam.

*en sevdiğim 3 yemek dolma, çiğ köfte ve kıymalı ıspanak*

sofralarımızdan kimse eksik etmesin. eksik edenler utansın. amin.