31 Temmuz 2007

is it getting better?

herkesin bi kez olsun dinlediği bi şarkı vardır mutlaka. tabi bunun ne önemi vardır. bi şarkının herkes tarafından bilinmesinin bir önemi yoktur müziksever bünyesinde. gerçi en sevdiğiniz grup gözleriniz önünde en sevdiğiniz şarkıyı söykerken bi an için gözleri kapatıp herkesle söyledğinizi hayal etmek insana apayarı bir zevk vermiyor değildir herhalde.

pek konserlerde bu hazzı yaşamamış olsam da kendi çapımda bunun güzel bi deneyim olduğunu kurgulayabilirim sanırım. yağmur yağarken sahnede REM olsa ve


is it getting better or
do you feel the same


dese (gerisini boşverin) bi an için ortak bir payda olmaz mıydık? hadi yine boşverin bunu birine sorsak ve

will it make it easier on you
now you got someone to blame

i eklesek aynı etkiyi yaratır mıydık yoksa göze yaratık olarak mı görünürdük?

ps: sandıktan şarkı çıkarmak gibi oldu ya neyse...

26 Temmuz 2007

i want to ride my bike

başımda kavak yelleri essin artık hayır sıcaklardan bunaldığımdan değil ya da dawson's creek çakmasını izlediğimden değil (ama esinlenme bariz kabul etmek gerek) artık başımda kavak yelleri essin istiyorum şöyle püfür püfür uzun uzun. haytımda hiç kavak ağacı gördüm mü bilmiyorum belki şu botanik kıvamı parkta mevcuttur kendilerinden şahsen bitkilerle aram pek iyi değildir en son yakın temasta bulunduğumda sulamayı unutup kurutmuştum annemin gardenyalarını!! resmen katil muamelesi gördüm hakim bey itirazım var!!

neyse bu konudan konuya alakasız geçişler yapma huyumdan vazgeçsem iyi olacak gibi. hayır benim de kafam karşıyor bazen kurduğum bağlantıları unutup sap gibi kalıyorum ayıp oluyor. neyse sadede gelecek olursak bu kavak yellerinin esmesinden kastım demem odur ki başında kavak yelleri esen bi insan düşlediğimde böyle sırtında çantası ayağında postalı güneş yanığı suratı çil dolu solmuş tişörtlü bay bayan farketmez (ikisine de uyuyor profil çünkü) bir görüntü geliyor saçları dalgalanan rüzgarda. kendimi klasik ifadelerden kurtarmam gerektiğini bazen şiddetle düşünüyor ve arzuluyorum ama kendileri beni bırakmıyor ühühüü)= neyse işte siz anladınız gezelim görelim eğlenelim kaynaşalım özgür olma modlarını. lakin olmuyor işte kavak yelleri esmiyor ha esti esecek derken de bakıyorum ki gereksiz rüzgarlar ya da bilimum hava olayları istila etmiş ya da etmek üzereler. her ne kadar epik fantastik edebiyatı sevsem de ben sizin bildiğiniz kızlardan değilim efendim diyor ve bu kadar gereksiz bi yazı yazıp üstüne yayınlama pişkinliğini de gösterip selam ediyorum herkese..


bicycle bicycle bicycle
i want to ride my bicycle bicycle bicycle
i want to ride my bicycle
i want to ride my bike
i want to ride my bicycle
i want to ride it where i like
...

17 Temmuz 2007

whispering deeply

in sleep he sang to me, in dreams he came... that voice which calls to me and speaks my name... and do i dream again...

daha güzel hikayeler olmaz en hayalperestini görmüşsem...



15 Temmuz 2007

kuru kuru fasulyeler mutlu mesut aileler

insanın büyümesi ve buna paralel olarak bakışının değişmesi bi şeylere karşı olağanmış olurmuş cidden benim gibi gereksiz bir umursamazlık triplerinde takılmayın. sonra tokat olur çarpar walla. hadi beni tebrik edelim bunu kendi başıma test edip onayladığım için. ne kadar dört köşe bir insanım allah kahretmesin. bunu anlaman da abartacak bi taraf ya da bunu bizlerle paylaşmanda bi halt yok diyebilirsiniz sizi tınmadığımı bilesiniz. kulaklarımı size kapatmış durumdayım. ve şimdi kendi kendime anlatıyorum: her şeyi sil baştan alman gerekecek. (kulağımdan sinead o conor un şarkısı da bi türlü gitmedi topu topu iki kere dinlemiştin oysa adını bile hatırlamıyorum ama melodi baştam sona kulağımda nasıl oluyorsa.) geri dönmek gerekirse ne diyordum evet her şey silbaştan alınmalı şimdi. kitaplar bi daha okunmalı, filmler bi daha izlenmeli hatta şarkılar bunu demek saçma ama bi daha dinlenmeli modu değiştirirerekten. birtakım şeyleri bi daha yaşamak mümkün olamıyor çok şükür elimizden bu kadarı geliyor.



yaramaz bi kız olduğum hep söylenirdi ben küçükken ama yaptıklarımın bi gün hayat dersi kıvamında gecenin ikisinde ortaya çıkacakları tahmin edilemezdi heralde ya da ben etmiyordum şahsen. ne yaptığıma gelince 10 lu yaşlarıma gelmemişken annemin gelenekselleşmiş aile yemeklerinden verdiği bi gündeydik. mutfağı dolduran mis leziz kokularından , tezgahın üzerindeki kuru fasulyelerden etkilendiğim kadar etkilenmemiştim. fasulyelerle oynarken nedendir nasıldır bilemicem taş gibi fasulyelerden 5 tane seçip, pişmiş dumanı tüten kuru fasulyenin içine attım (bi yere bağlayacağım endişeye mahal yok) sofraya oturduk afiyetle herkes yiyordu annem yine konuşturmuştu sanatını, memnun bi ifadeyle yerken o lanet 5 fasulyeden biri ona isabet etti. yüzündeki memnun hümeyravarik ifade bozuldu ister istemez ve bir ev hanımı olarak kurduğu mükellef sofradan duyduğu kendine güven yemekleri sanki bir çırpıda yapmış tuz yerine şeker atmış ve bunla yüzleşmekten korkan bi ruh haline bırakmıştı. tek bir pişmemiş kuru fasulye nasıl da tuzla buz etmişti muntazam yemek tablosunu. fasulyeler başka birine isabet etti mi bilmiyorum ama annem fasulyenin cinsine bağladı bu durumu ((= sanırım başka içine ettiğim yemek de olmadı..hatırlayan varsa beri gelsin.



gördüğünüz üzere gözünüze soka soka anlatayım bu gece bir kuru fasulye de bana isabet etti ve biriktirdiğim onca şey de tuzla buz olmadı tabi ama sanki yeniden gözden geçirilmeleri lazım geldi. bi gün olacak mıydı zaten bu evet kısmet de bu güneymiş.

good night and good luck!..


5 Temmuz 2007

new beginnings versus common feelings and willings

sıcak bi yaz günü..

ekran karşısında oturuyorum. sol tarafımdan gerçekten ılık bir rüzgar vuruyor. serinletici bir etkisi de mevcut tabi. yapacak hiçbir şeyim yok. aslında seçenekler yok değil. üçüncü yazlarını yaşayan kitapları bitirmek, puzzle ı tamamlamak, yarıda kalmış filmleri izlemek, bir şeyler çiziktirmek falan filan. ama inanın birini bile yapmak gelmiyor içimden.

beni bu sıcaklar mahvediyor..

ben de mevsimlerle birlikte değişiyorum efendim. kışın kasvetine inat hareketli bir yapım oluyor kolay sıkılmıyorum, boş oturmaktan bile zevk alıyorum ama ya yazları derseniz üstteki paragrafta yeterince açıklığa kavuşturdum sanırım bunu.

karşı konulamayan gölgede tavla oynama isteği..

eğer şimdi dünya üzerindeki tek arzum sorulsaydı gölgede tavlayla beraber demlenmiş muhabbet olurdu kendisi. insan içine çıkmayan a sınıf sosyal bir insan isteği gibi dursa de herkes kendi görmek istediğini görür efendim. bunu da bu gün öğrendim. öğrenmenin yeri ve zamanı yok işte((=

bu gün fonda çalması gereken şarkı kesinlikle once-pearl jam

once

yeah...once, once...yeah, yeah...
yeah...yeah, yeah...yeah, yeah...oww