11 Şubat 2012

Haftada on kere motora biniyorum. Turnikeden hışımla geçip, basamakları hızlıca çıkıyorum. Oturduğum noktadan insanları izliyorum, suratlarına bakıyorum, kimler diye düşünüyorum. Bazen deniz mavi bazen bulanık bir yeşil görünüyor. Bazen dalgalar beyaz köpürmüyor. İki kıyıdan biri hep arkamda kalıyor. O zaman düşünüyorum, hep iki kıyıdan birindeyken, binmediğim her motorun ardından, bir gün bütün sevdiklerim benim hiç binemeyeceğim bir motorun arkasından bana gülümseyecekler, el sallayacaklar ve beni o kıyıda hiç kalmak istemediğim bir halde bırakacaklar.


4 Şubat 2012

Shame.

Dün akşam yazmaktan ve içinde bilemediğim oranlarda yün karışımı bulunan kazağımın da etkisiyle elektrik yüklenmiş bir halde, dokunduğum her metal yüzeyi çarparak tuvalete indim. Hedefim gün boyunca damıttığım su, kahve ve çayları boşaltmaktı. Ama olmaması gereken bir şekilde elim,bir metrekare bile olmayan tuvaletin içinde nereye gidemeyeceğini bilemeyerek, cebime çarptı ve telefonum klozetin içine düştü. Elimi hiç düşünmeden daldırıp telefonu aldım. Acaba suya tutsam mı diye düşündüm sonra vazgeçtim kuruladım, süzebildiğim kadar suyunu süzdüm. İşten çıktım, bir Turkcell bayisine girdim. Telefonumu suya düşürdüm, kurtarın dedim, bir gün boyunca bir kavanoz pirincin içinde beklet dedi sesinde Rutkay Aziz'lik olan adam. Eve geldim telefonu pirince yatırdım.

Soranlara da telefonumu yolda suya düşürdüm dedim.

Bu gün eve geldim, telefonu çalıştırdım, cillop gibiydi.

Annem pirinçleri atmayıp kuşlara vermek istedi, ona fırsat vermeden pirinçleri çöpe attım.

Son.

1 Şubat 2012

Tarihe not.

30.01.2012-03.02.2012 haftasını hayatımda gördüğüm İstanbul'a en çok kar yağan kışta, working class hero olma vesilesi ile sabahın ve akşamın köründe cebelleştiğim yollar, hiç oynamadığım kar, bir takım ısı yalıtım kıyafetleri ve nerede ne zaman kırdığımı hatırlamadığım kırık dişimin sancısı ile hatırlayacağım.