29 Ekim 2008

pruebelle appears to be offline

benden dünyaya tandanslı yazılarımdan biri ile yine karşınızdayım. izlenilen filmin hemen ardından gelen depresyon içerisinden yazıyorum ey blog. atraksiyonlara girmeden yeniden yazmak güzel. sinemaya gidecektim bomba ihbarı yapıldığı için gitmedim. külliyen kof olan böyle bahanelere pabuç bırakacak günümdeyim evet. dün akşam 9 da uyudum bu gün okul olmamasına rağmen. annem ben uykudayken gelip elini alnıma koydu ve hasta mısın diye sordu. hayır uykum ver diye yanıtladım. machinist filmini izlerken 5. dakikasında uyumam da hoş bir ironi değil midir? (ps. dvd arka kapağında bir yıldır uyumayan reznik diye bir adam vardı). kendimi zorla sosyalleştirme çalışmalarına başladım. bölümümle ilgili oluşumlara kastırmaya başlayacağım yakındır. gelelim günün anlam ve önemine: ali şanla çağla şıkel bu gün saygı duruşunda bulundular. cumhuriyet yeni bir yaşına girmiş. babam orta yaş krizini çılgıncasına spor yaparak kutluyor. ben de diyetimi bu güncük bozdum. ödevler ve sınavlar insanıyım artık. çavmavs.

spiderman 3tü izlediğim film.

21 Ekim 2008

estudiar*

okulun 4. haftasındayım ve -şok itiraf- sıkıldım. oysa hevesli başladığım bir sene olacaktı. her şey çok güzel olacak filmini izlemedim ama isminden sonunun pek hoş bitmediği kanısındayım. bu konuda beni aydınlatmayın nolur. sosyal ortamlardan kaçar iken sürekli sosyal ortam gurularına rast geliyor olmam olsa olsa kaderimin küçük cilvesidir, değil mi? ic insanı olmayı seviyor ve tercih ediyorum, kalabalık ortamlara gelememek bir prensip meselesi değil de nedir? social theory dersinden de kaçmamın sebebi bu değil mi? kalabalık sınıf, sıcak ve mırıltı gibi ders. kendimi dayanıklı bir insan zannederdim ama hayır sıradan bir ders de olsa iş dayanma sınırlarıma geldiğinde koyveriyorum gün boyu dayanıksız biri olmama hayıflanırken içtiğim 1 litre suyu tuvalete gitmeyi unutarak 1.5 saat tutmam gözlerimi yaşarttı. evet acı dolu otobüs yolculuğu idi. otobüste okuldaki muazzam exchange nüfusundan derbi hastası birine denk gelmem çocuğun durmaksızın arkamdaki ile fb muhabbeti yapması daha sonra önüne dönüp öndekilerle ibranice olduğunu tahmin ettiğim bir dilde konuşması ve ipod şarjımı zorlaması yolculuğumu daha da bunalımlı bir hale getirdi. eve gelip rutin newsgroup okuma eylemini gerçekleştirirken discussiondaki birtakım insanların aptallığının baki kalacağını görmek atatürk gençliğine olan inancımı yitirdi!!! evet feysbukta cirit atan türk gençlerinin türbanlı ve gstringli fotoğraf üzerinden ideolojik ve sosyolojik saptamalar yapmaları karşısında ne diyebilirim ki. naçiz bir yorum"bir fotoğraf bazen bin kelimenin anlatamadığını anlatır". lütfen hemen social theory seçkilerimizi ve tüm sosyoloji-ideoloji kitaplarını bir kenara atalım ve 2 megapikselllik kameraya sahip cep telefonlarımızla sokaklara salınalım gençler! "the truth is out there" sloganımız olsun plizzz.

*: ispanyolca ders çalışmak

15 Ekim 2008

die untergang

bu gün girdiğim tüm derslere kendimi vermeye çalışarak dinlemem ve neticesinde kafamda soru işareti kalmadan anlamış olmanın huzuru içersindeydim. bu huzurlu halime çiyada ezogelin çorbası ve kargada sade kahve eşliğinde sıcak bir ortamda güzel sohbet, havanın da yağmurlu olması ile devam ettim ta ki eve gelene kadar ve anlamadığım ödevimi görene kadar. bu kadar hızlı bir çöküş yaşamak istemezdim elbette ki ama ben zorlu kariyerlerin insanıyım... çavçav

12 Ekim 2008

pazar coşkusu

aile pazar geleneğinin süregeldiği 20 li yaşlarımın başlangıcından size bir pazar anlatayım. ev kedisi misali bir havaya bürünmüş iken babamın ve annemin -hadi gel ısrarlarına maruz kalarak kendimi "Gaziantep Yemek Şenliği" nde buldum. Özgürlük parkının pek bir yanında olan bu şenliğe ilk gidişim dolayısıyla midem memnun şekilde ilk ayrılışım oldu. zira güneydoğu yemeklerini pek bir severim ve iştahla yerim. adana kebap dürümüm, cevizli lokum ve dünyanın çayın yanında muhteşem giden şahane çörekleri kahkeler beni ziyadesiyle memnun etti. bi kenarda durmuş dürümümü yerken, kuru biber patlıcan, katmer, kebap dumanı ile harmanlanan kalabalığı izlemek, büyükşehir belediye başkanı kadir topbaşa bir şeyler anlatmaya çalışan yaşlı bembeyaz saçlı kadının ne demeye çalıştığını anlamak , valinin kendi kendini terleten konuşmasına gülmek , ellerinde öküz nikonlarıyla dolaşan insanların içli köfte sevdaları ve babaannelerine eşlik eden alterno gençler görmek şahsım açısından ilginç bir güne tekabül etmekteydi. seneye yine gideceğim damak zevki uğruna. çavmav!

8 Ekim 2008

tembel

tembelim tembelim tembelim.