14 Kasım 2011

Ölüm değildir hayatın en müşkül işi, müşkül odur ki ölmeden evvel ölür kişi.*

Kürdilihicazkar makamında şarkılar dinleyip neşelenerek uyumak vardı ama hayatımdaki herkesde bir hüzün bir gam bir keder. Bir yaprak dökümü olacak yakında aile ağacımızda, hangi yaprak ilk düşer bilinmez ama bu gerçeği bu denli hissetmekten başka bir şey gelmiyor elimizden ya da sindirememekten. Hangisini daha çok sindiremiyorum şu raddede ben de bilemiyorum.Son nefesini vermek üzere olan bir adamı kurtarmak için yardım çağırmaya gittiğinizde kimsenin olmaması mı, ambulans görevlilerin büyükbabanızı ambulansa "ağır" buldukları için taşımama isteği mi, meraklı gözlerin camlarda birikip sonu her halükarda acıklı bitecek bir hikayeye tanık olma istekleri mi? Benim en çok suçluluk duyduğum, bırakıp kaçıp gitmek istediğim an ise akciğer hastaları ile dolu bir koğuşta nefesimi sessizce alıp, bıraktığımda hissettiğim güçlülük/acizlik. Ben tüm o dezenfekte edilmiş burnuma ziyadesiyle çürümüşlük olarak gelen kokuyu terkedebilirken, aslında o kadar terkedilemiyor oluşu o kokunun. Sinsice dolaşıp, ağızlardan burunlardan içe dolup daha da hasta ediyor. Bana gülünç gelense, Adalar'ı gören hastane balkonuna her çıktığımda, "Sessiz Gemi"yi beklemek için bundan daha iyi bir mekan olmaması düşüncesinin zihnime dolması.Zira 7. kattan Adalar manzarası ufukta bir geminin belireceği sanrısını her an uyandırabilir. Artık birisi için dileyebileceğim en iyi şeyin huzurlu bir son olduğunu, hastanelerinse  en ürkütücü mezarlıklar olduğunu biliyorum.

*Yahya Kemal Beyatlı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder