23 Kasım 2008

şahane pazar


ödevimin gelecek çarşambaya olması beni rahatlattı canlarım. ama hala koskoca history of artı hatim etmeliyim. gerizekalı hissetmenin sonu yokmuş tecrübe ettim. hayatımın en hızlı pantolon alışverişini gerçekleştirdim hem de istediğim renklerde bordo-lacivert. trabzonsporun yandan yemişi gibiyim a.k. lodos çıkıp karaköy iskelesini batırdığı için üzülemiyorum galiba. bence eğlenceli olabilir (mona lisa smiley) ne var hiç mi doğal afet filmi adrenalini tatmak istemediniz şu köhne hayatlarınızda? lodos deyince aklıma, lise2 zamanı, dershanedeki poyraz kuzey deniz adlı şahıs ve en yakın arkadaşı rüzgar geliyor (bi gün kendini google a yazdığında buraya çıkarsa selam edelim, şirin gözükelim hemen) bir de atkı sefaletim beni hüzünlendiriyor bu melonkolik ortamda. bu sebepten bana atkı alırsanız, o gün kendinizi dünyanın en mükemmel insanı gibi hissetttirim size azizim, inanın. kara çarşafa 6 ok takan deniz baykal kadar hoşgörülü bir hocam var, yarınki görüşmenin gerginliği şimdiden bindi üstüme azizim blog. yemekteyiz ilk bbgden sonra takip ettiğim yegane reality show itiraf ediyorum. 12 yaşın heyacanı var üstümde izlerken. bu günkü gsüdeki türk-yunan ilişkilerini anlatan adamın kelimeler arasına 5, cümleler arasına 10 saniye hatta paragraf geçişi yapacak kadar 15 saniye beklemesi, sıkıntıdan sandalyeden kaykılma icraatlarında bulunmam neticesinde aklıma bu adamın, son yemekteyiz haftasındaki Nesrin hanımın oğlu falan olduğu fikrini getirdi ve bu fikir konferans boyunca göz kapaklarımı açıkta tutmamı sağladı. o yüzden kendisine 10 puan verip akşamı burda noktalıyorum. love on the run izleyesim var. çav amigos.

5 yorum:

  1. love on the run çok güzel bir film değil galiba seda. ama izlersen senin fikrin benimkini tamamen değiştirebilir. beğenirsen beğenicem yani.
    her neyse atkı mevzusuna gelirsek, atkını tabi ki ben alıcam abi. ama şöyle de bir mevzu var ki; ekonomik kriz küçük sefil ailemi biraz sarstı, kimse bana para vermiyor. ismi lazım olmayan bir ufuğun da doğumgünü hediyesini almam lazım, annem her ne kadar '' amaan fincan al ''dese de. o yüzden atkın için biraz bekleyip üşütmelisin, zaten kırmızı burun sana çok yakışıyor.

    YanıtlaSil
  2. bir de şahane pazar'ı hatırlıyor musun ya, onu izlerken acayip strese girerdim ben. ertesi gün okul olurdu ve ben ödevlerimi yapmamış olurdum ve yapmam gerektiğini düşünerek onu izlerdim, karnım ağrırdı stresten ama ödevleri de yapmazdım. o yüzden de o bana sadece inanılmaz şanslı insanların gönül rahatlığıyla izleyebildiği acayip güzel bir program gibi gelmiştir hep. şunu düşünüyorum aslında abi; OKUL NE KADAR İĞRENÇ BİR ŞEYDİ BE. lise hariç tabi de, allaha şükür bitti ya. çalışmak ne güzel, okul iğrenç. iş hayatına atılınca görürsün diyen insanlara burdan nah yapmak istiyorum ama büyüklerin söylediklerinin aksini kanıtlamaya çalışarak yaşayan özgür ruhlu genç kız sıfatına bürünmekten korkuyorum. yaa.

    YanıtlaSil
  3. love on the runı izleyemedim ama stolen kisses filmini beğendim biraz.küresel ısınma ufuk mufuk dinlemem atkımı isterim. şahane pazarı unutanımız var mı acaba? okul konusundaki görüşlerinde de hemfikirim abi. hadi evlenelim^^

    YanıtlaSil
  4. abi şu blog başlığını değiştir artık be. her açışımda hüzünleniyorum.

    YanıtlaSil
  5. evlenelim bu arada tabi. evlensek annen bize yemek yapar mı be. belki malikanenizin bi katını bile verirler lan. oha harika.

    YanıtlaSil