14 Kasım 2007

hiçbir zaman bir başlığı olamayacak olan yazı

kışları okulun tatil olması bence en büyük nimetlerden biridir. neden mi? ne kadar boş geçirirsem geçireyim vaktimi kesinlikle can sıkıntısı diye bir şey duymuyorum. bunu kışın günlerin kısa olmasından tutun, tv de izleyecek daha güzel şeyler olmasına ya da mevsimin kış olmasından mütevvelit herkesin evde oturmasından ve msn listenizde her zaman muhabbet edecek birinin hazır olmasına dek pek çok nedene bağlayabilirim. hepsi de geçerlidir tarafımdan. lover of the arctic circle diye bir film izledim pazartesi aslında derailed ı mı izlesem bunu mu izlesem diye ikilemde kaldım önce. ama sonra sözlüğün gazına gelip ilkini tercih ettim ve çok da sevdim filmi. bence damarında ispanyolluk dolaşan her insan evladı güzel film çeker latinleri de ekleyerek iddia edebilirim bunu . ve yine damarında ispanyolluk ve latinlik dolaşan herkes iyi rol kesebilir bunun nedeni de sanırım ispanyolların ve latinlerin cidden sundance gibi festivallerde en iyi senaryo ödülü alacak tarzda hayat hikayelerine sahip olmaları ve herkesin de ne kadar rezil olursa olsun bu hikayelerde sevecek bir taraf bulmaları da ilginç bir şey bence. aslında daha ilginç doğrusu garip bulduğum şey bir milletin (yahut ırkın mı desek) kurmaca hikayelerini son derece ilginç bulmama karşın serap ezgü deki hatice teyzenin mehmet amcanın gerçek hikayeleriyle zerre kadar ilgilenmiyor olmam. ilgimi çeken şey kurmacadaki zeka pırıltıları mı ya da ilgimi çekmeyen şey gerçek hikayelerdeki insanların acınırlığı mı? babam ben küçükken dilenen birine para vermek istediğimde dilenen birine asla acımam gerektiğini eğer birine acımam gerekirse buna çok daha layık insanların olduğunu söylemişti aslına bakarsanız bana nasıl acımam gerektiğini öğretmişti. hayatım boyunca sadece birkaç dilenciye para vererek o da gerçekten zor durumda olan(sakat olan vs) babamın bu konuda pek başarılı olduğunu söyleyebilirim. ama amores peros daki dilenci kılıklı adama gerçekten acımıştım ve o filmde bir rolüm olsaydı çıkarıp tüm paramı verebilirdim ona. oysa her gün dışarda gördüğüm ayyaş dilencilerden ne farkı vardı? nasıl oluyordu da ona karşı empati kurabilirken bana yalvaran insanların önünden bazen yüzlerine bile bakmadan yürüyüp geçebiliyordum?

evet yine başladığım yeri unuttuğum bir yazı oldu sanırım asla tek bir noktaya odaklanmış bir yazı yazamayacağım şu hayatta. aslında şimdi bitirmek isterdim ama bu kadar dağıtmışken devam etmenin ne sakıncası olabilir filmlerden devam edelim öyleyse.

dün akşam just like heaven ı izledim. the cure şarkısı olarak her ne kadar güzelse film olarak o kadar sıçış bi filmdi kanımca. bence o şarkıyı asla yansıtmayı başaramamıştı güzel sahneler vardı evet ama sadece görüntünün güzel olduğu sahneler işte. kendimi ratatuy daki anton ego gibi hissettim şu anda o yüzden daha da bi sevmiyorum şimdi filmi.

bu gün de walk the line izledim nihayet. evet fiona bana vermişti cdsini ama izlememiştim işte her neyse. filmi beğenerek söylüyorum ki bence bir müzisyenin hayatını anlatan film asla kötü olamaz nedeni belki müzisyeni hiçbir şekilde kötü anmamak istememiz ya da bu bu tip filmlere bu önyargıyla yaklaşmamız olabilir bilmiyorum bence ikincisi ama.

dün akşam tudors u da izledim ah ne güzel diziymiş başroldeki herif amma kasıntı oynuyor ahanda jurassic parktaki yazar kardinal olmuş derken araya tudors sezon finali diyen bir reklam girdi. kendimi her güzel şeyin sonuna yetişen bahtsız bir insan olarak hissettim. aslında tam olarak öyle değil gidip diziyi okulda indirebilirim baştan sona ama bk ya olan güvenim sarsıldı. heroes ikinci sezon klasörünü ikinci bölümü koymadan yapmak da neyin nesi oluyor böyle kendini bilmez paylaşımcı insanları heveslendirip daha sezon başındayken heveslerini kursaklarında bırakmak ??? eksik dosyalar indiresin bedduası ediyorum sana!!! evet heroes a devam edemiyorum ikinci bölüm olmadığı için 3 ten devam etsem 8 e kadar izlesem ikinci bölümü de pazar günü cnbc e de izlesem mi acaba? çok kararsızım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder