14 Eylül 2008

kulağıma fısıldananlar

gündüzleri içim geçince bir garip hissediyorum, zaman ve mekan mefhumumu kaybediyorum ama kısa bir an aklımı başıma devşirmeme yetiyor yine de bu kısa bir ana kadar olan "kısa an" ürkütücü biraz. (creepy vuvvuv). kısa bir süre de olsa hayatla bağlarımı kopardığım, seda olmadığım bir zaman dilimi. "boşluğa düşmüş falan gibi hissediyorum " lafını çokça işitirim, insanlar kendilerine olan garip şeyleri anlattıklarında ve aslen hiç de inanmıyorum bu boşluğa düşmek lafına ya da yapması gereken etkiye. kaçınız içine düşeceğiniz bi boşluğun yakınından geçtiniz yaşamlarınızda ki bi de bunu anlattığınız her hikayeye sos yapıyorsunuz?

şimdi yine flashbacklerle çocukluğuma dönüyor ve günün başlığı ile ilgili oradan ne gibi malzeme çıkarabiliriz diye bakıyoruz. gündüzleri uyumayın derdi gerzek dersane hocası, çünkü uyandığımızda kim olduğumuzu bile hatırlamayabilirmişiz. ne kadar korkunç değil mi, ya da eğlenceli (kim olduğunuza bağlı). bana bir kere oldu bu ama ilaç almıştım ve yan etkisini yaşamıştım. ama yine de etrafımdaki insanları tanıma yetimi kaybetmeyi başardım, bi iki gün öncesine kadar olan anılarımı kaybettim. babamı bile tanımıyordum eheh=) ama bence bunun sebebi anne-baba kavramlarının ne demek olduğunu unutmamdı yani anne-baba dediğiniz nedir ki gibi bir hal içersindeydim. nasıl olduysa bi tek ezgiyi hatırlıyordum etrafımdakilere garip garip bakıyor, ağrın var mı sorularına ne desem ki acaba diye düşünerekten cevap verme sürelerini uzatıyordum. en sonunda annem bi garip olduğumu anladı ve beni yatmaya teşvik etti. bi şey hatırlamıyor musun dedi? yok dediğimi anımsıyorum ama ne için dediğim konusunda bir fikrim yok. uyumadan önce ağladığımı hatırlıyorum babamın gelip, başımda bir süre durduğunu hastası şimdi uyu kendine gelirsin dediğini. ağlıyordum çünkü bi başkasının babasına bakıyormuş gibiydim kendi anne-babam olması gerektiğinin farkına varmıştım ama kim olduklarını unutmuştum. sonra aklıma capitol de kaybolduğum gün geldi o gün bir çift benimle çok ilgilenmiş, kadın ağlama , bulacağız anne-babanı demişti. acaba hiç bulamadık mı diye düşündüm, onlarla mı gitmiştim? bu yüzden mi unutmuştum?(bu olay olduğunda ben 4, hafızamı kaybettiğimde 9 yaşındaydım:S) çok ağlıyordum, ezgi de çoktan uyuduğu için ona da soramıyordum. durumun mantıksızlığının farkında değildim kesinlikle, ezgiyle beraaber kaybolmamıştım, o zaman bebekti. demekki annemle babam ölmüş diye düşündüm daha da çok ağladım sonra ağlamaktan yorgun düşüp uykuya daldım. sabah kalktığımda her şey normal gibiydi, ilk iş adetim olduğu üzere çizgifilmleri izledim tom ve jerry faslını da yaptım, nesquikli sütümü de içtim. ezgiyle rutin legolarla oynama işimizi de yaptık. öğleden sonra çizgi film faslını da. akşama kadar normal halime dönmüştüm. uykumda ve gün boyu bana hatırlamadığım her şeyi fısıldamışlardı unutkanlık perileri ve bana bu günü de unutturmuşlardı ta ki bir gün bu konu açılıncaya kadar.

hangisi daha kötü olurdu elinde olmadan unutmak mı yoksa unuttuğunun farkına varmak mı?


zihin berrak olmalı elbet ama aralarda boşluk bırakmayacak şekilde.

3 yorum:

  1. ikindi ile akşam vakti arasında uyursan, gerçekten kendini kaybetme tehliken var, hatta bir hastalığa kurban bile gidebilirsin,ama hatırlamıyorum hastalığın adını.

    YanıtlaSil
  2. saçmalık demek istiyorum. hayatım belirsiz vakitlerde uyuyyarak geçti, hafızamla hepinizi sollarım. gönlünce uyumalısın bence seda.
    bu yazı da inanılmaz güzel.

    YanıtlaSil
  3. senin bünyen bütün risklere karşı dayanıklı bir bünye.

    YanıtlaSil