13 Eylül 2009

sandık lekesi

bir sandık var evde, pek sık ziyaret edilmeyen köşelerde yaşayan.  lekelenmiş örtüler, el işleri, yazmalar ve miadı dolmuş gerçek adlarını bilmediğim bir sürü eşya dolu bir sandık. annemin kuzeni cemil, kendisi bizzat oyup hediye etmiş bu yer yer çizilmiş aşınmış sandığı. içindekileri de anneannem, onun terzisi, oyacı, nakışçı yapmışlar. kimi para karşılığında, kimi mürüvvet karşılığında doldurmuş sandığın içini. zaman tümünün üstüne izini bırakmış, gerçek sahiplerinin izi silinsin de gelinden geline el değiştirirken gönül koyan olmasın diye. ama aslında her eşya, kendisine değen her elle bir öncekinin izini yok ediyor, kişiliğini yok ediyor. ne bir oyalı yazma hoş duruyor boyunda, ne bir bohça hitap ediyor bir sehpa üstüne. bir şamdan bile taşımıyor ustasının hünerini, neon ışıklar üstüne düşerken. 

zamanını yitiren, yerini de yitiriyor. geriye kalan kaybolmuş bir anlamla, onu diriltmek için beyhude bir çaba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder