12 Mart 2009

kolera günlerinde aşık olmamalıyım

evlere şenlik, davul-zurna birlikteliğinden doğma müthiş bir baş ağrısı sabaha kadar beynimi oymaya kararlı. bu sarı olma hali ilaç almamı bünyeme yedirtmediğinden, tek yapabildiğim "yaa benim başım ağrıyo" iniltileri ve sızlanmaları ile baş eti denen meredide ortadan kaldırıp başsız bir süvari hikayesine birinci perdeden giriş yapmak. annem, adının mandrakeyle ilgisinden şüphe götürmediğim esra ceyhanın meşhur ettiği, dr.marankinin baş ağrımasına karşın salık verdiği kulak sınırları dahilinde ortada duran mememsi şeyi sıkmam konusunda beni şiddetli destekliyor. hayır, ben beynimi zonklatan baş ağrısı içersinde bile hastaneye apar topar götürüldüğümde hiç değilse house izlemiş bir doktorla konuşacağımı hayal ediyor, zeki cevaplarımla dizinin en süper düper hastası olup yıldızlaşabileceğimi düşünüyor, vay anası dedirten diyaloglarımla ingilizcemi geliştirirken, maranki ve piercingin iğrenç durduğu kulak uzvunu sıkmak hiç yardımcı olmuyor.

biraz daha makul seviyelerde seyredersem, maharet yoksunu erkek hemşirenin sebep olduğu kollarımın mor mor görüntüsü ve sarı gözlerimin altında bitiveren yorgunluk halkaları ile underground kitaplarından fırlama loser ama henüz ölmemiş bir karakteri tüm vücut hatlarımla ete kemiğe büründürmüşken, sabah saatlerinde evimizden hiç eksik olmayan türk kahvesi ve çikolata faslının müdavimlerinden nedime teyzenin; "kızım seda, şimdi bir şey diyeceğim ama annenden çekiniyorum, ben de vakti zamanında sarılık olmuştum bu necip amcanın aşkından, babam beni ona vermiyordu, yataklara düştüm hatta arada kalkıp elimdeki dikiş iğnesini prize sokup, beni necip'e vermezseler kendimi öldürmekle tehdit edecektim ama lafımı bitirmeden kendimi odanın karşısındaki çekyatta buldum çarpılmış bir halde"diye vuku bulan hikayesiyle kendime geldim. -galiba en uzun cümle rekorumu da kırdım az önce neyse.- bu nedime teyzenin pek yeri yoktur esasen hayatımda. kendisini tanımadan önce ben ilkokul yıllarında sünepe bir çocuk iken, oğlu atakan'ı tanırdım. atakan, o zamanlar sokağın efsanesiydi. delikanlı, yakışıklı dedelerimizin deyimi ile gözünü budaktan sakınmayan, yedi bela canlısı bir genç idi. kaç defa parkta usul usul sallanırken, yeni yetmelerin o geçerken "atakan abi geliyor, hadi atakan buraya yumruk havaya" tezahüratlı coşkulu karşılamalarına şahit oldum. atakan ne halt yemişti de, mahallenin starı olmuştu hatırlamıyorum, bir gece baya büyük bir kavgaya karışmasından ve parktaki kan izlerinden öte bir malumatım yok bu konuda neyse. bizim kuzenlerimizle ilgi alanımıza giren kısım, atakan'ın eve kız attığı günlerdi. binaların yan yana olması vesilesi ile pek meraklı ve hevesi de olabilen çocuklar olaraktan; atakan ve yeşil gözlü sevgilisinin oynaşmaları o zaman için porno değerindeydi ve bu seyirliğe de -öhöm möhöm- biz dahil olabilirdik ancak mahalle eşrafından. atakan'da da perde kapama denen huy pek gelişmemişti sağolsun. sayesinde, okul sıralarında kikirdemelerle, yarım ağızla geçilen konular üzerinde "görgümüzle" ihtisas sahibi oluyorduk, geri kalanlara kıyasla. şimdi bu sabah atakan'ın annesi nedime teyze bana kocasına kaçma macerasını sarılık durumuma kıyak, minik öyküler halinde kah kahkaha kah hüzün nidalarıyla sıralarken, "bu kadar dert sahibi olma, gençliğine yazık bir esip gürledin mi, tamam bu iş" derken, ben de kendimde atakan'ın gençlik pırıltısını bir an hissetmedim desem, nedime teyze'ye haksızlık olur.

klavyede tek el gitseydim şu kulak olayına girişecektim ve kim bilir belki de meyvesini şimdi toplayıp, huzura ermiş olacaktım. oysa şimdi, bir portakal yiyip, majezik nationa dönebilmek için dua edeceğim.

3 yorum:

  1. şu ana dek yazdığın en iyi yazının bu olduğu konusunda salvador dali'yle ladese bile tutuşurum, o derece beğendim. tekrar çok çok geçmiş olsun diyoruz sana yellow ledbetter (deadletter?) ve sevdiğine kavuşarak bu hastalıktan sıyrılmanı istiyoruz. istanbul'a oy vermeye geldiğimde çikolatamı ve çiçeğimi alarak seni hasta yatağında ziyaret edeceğim. nedime teyze'ye selamlar.

    YanıtlaSil
  2. danke schön. ich warte dich auf(:

    YanıtlaSil
  3. Bu ünlü yazarların kitap isimlerinden yazı başlığı üretmek, bir ihtisas alanı herhalde üstat :)

    Onun dışında, güzel yazıydı, hepsini yaladım, yuttum efendim

    YanıtlaSil