21 Aralık 2008

canımı sıkmayan bir yer var mı bildiğin?

galatasaraya gitmek her hafta sonu beni üşendirmeye başladı blog. üstelik konuşmacıların, dünyanın en ilginç olayını anlatırmış ifadesini takınmamalarını kendileri adına büyük bir kayıp olarak görüyorum. dış politika sahnesinde ultra heyecan beklemiyoruz ya da anlatırken gaza gelinmesini ama konuşmanın ortasında şöyle dese bile kafi, insanın saygı duyup dinleme isteğinin körelmesine engel olabilir: arkadaşlar biliyorum daha ilginç şeyler duymak istiyorsunuz, bilgiye ilgiye muhtaç insanlarsınız ben de sizin gibiydim ama bakın nelerle uğraşıp bu güne geldim, hadi çok ilginçmiş gibi dinleyin beni :)

sondaki smayli bu cümlelerin ardından beliren umutsuz ama niyeti iyi bir sırıtış idi. bu gün 4 koltuk ötemdeki kızın iki saat aralıksız uyumasını esefle kınamaya davet edebilirdim insanları, insan arada uyanır kahve falan alabilir diye de tartışma başlatırdım.

evde kendime beş vakiti izlemeden önce dünyanın en sağlıklı sandviçlerinden birini hazırladım. buzdolabında bulduğum adını bilmediğim fekat kokusunu tanıdığım otu da koydum. nar ekşisi, sirke ve kekikten sos bile yaptım. yanına portakal suyu sıktım.

hafta sonumu reha erdemle geçirmiş oldum. korkuyorum anneyi daha çok beğendim elbette. 5 vakiti biraz fazla sofistike buldum ama beğendim yine de. ama yatsı ve ikindi kelimelerini türkçeleştirmeleri gözümden kaçmadı değil bırakalım bu ayakları artık. kimseye yakışmıyor zira!

haftanın gereksiz insanını da canan arıtman olarak tayin ediyor, sarı röflelerinin tez zamanda akmasını ve kuaför ellerinde mahvolmasını temenni ediyorum.

iyi pazarlar efendim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder