25 Ocak 2009

buselik makamı

iki hafta boyunca sana yazamıyor olacağım blog çünkü almanların soğuk memleketine yolculuk var 10 saat sonra. belki de yazarım ha belli mi olur.

bu gün aziz ve kadim dostlarımla gerçekleştirdiğimiz buluşma sonrasında kabataş iskelesinde sevgili mi sevgili dilşat hocayla karşılaşmanın ruhuma verdiği dayanılmaz hafiflik duygusuyla dolup taşıyorum adeta. gerçekten bu hissi veren, konuşmanın huzur verdiği yegane insanlardan biri (mecazi anlam ihtiva eden anlatım bozukluğu). hayatımdaki yerini ne kadar anlatsam eksik kalmış gibi hissedeceğim. kendisi hakkındaki bu duygu yoğunluğumu kısıtkı insanlarla paylaşabiliyorum ancak. ama lise-edebiyat öğretmeni bağlamında hiçbir alternatif beni dilşat hoca-üal bağlamının dışına çıkmaya zorlayamazdı fikrisabitim bu hususta.

gerçi lisede görmeye bile dayanamadığım iğrençlik ötesi iki hocamın çocuk tacizcilerine dönüşümlerini konu alan hikayelerini dinlemek sinirlerimi zıplatıp ruhuma işkence etmedi değil. bu insanların korkunçluklarını iğrenç küçük emellerini anlatıp blogumun sayfalarına gölge düşürecek değilim, sadece gerçekten adaletin bu mu dünya yorumunda bulunacağım haberlerini almayayım mümkünse. bir de layık oldukları ahval ve şeraite bir an önce kavuşsunlar mümkünse.

elimden geldiği ve cebim elverdiği sürece çikolata almayı bir vazife bileceğimi söyler, evden her ayrılışımda içimde bir burukluğun hasıl olduğunu ve midemde bir yumru şekilde gideceğim yere varıncaya kadar bana cefa edeceğini ancak eve dönüşümde tamamiyle bu histen kurtulacağımı belirtir, herkesin gözlerinden öperim. beni unutmayın anacığım.

1 yorum:

  1. Ahahah, abi 'Dilşat' tam bir hoca ismi ya. Bunlar fabrikadan mı çıkarlar ki :)

    YanıtlaSil