1 Ekim 2007

nedendir bilmem

canım çok sıkıldı şimdi hakkaten. ama öyle böyle değil. hani amaan ya dersiniz gelir geçer dersiniz ya yok öyle değil. çamura saplanmış boşa dönen tekerlek gibi hissetmekteyim. birazdan yatacağım. zaten ne zaman canım sıkılsa gidip bi yere yatarım. ya da gider buzdolabı önünde otururum, otururdum. çünkü ben bir kolikim. uzun uzun bunun ne demek olduğunu açıklamak yerine bilinizki arkadaşınız pürüpak için sessiz çalışan buzdolaplı bi ev cehennemden bir daire gibidir(tabiki abartıyorum) işte bu duruma da kolik deniyor bu sebepten eski buzdolabımızı özledim. gerçekten özledim ama. zaten ne zaman yeni bi şey eskinin yerini alsa istisnasız özlerim ben. hiç sevmediğim nefret ettğim bi şey olsa bile. misal eskiden annemin taa çeyizinden olan bi televizyon vardı. inferfunk marka. ben diyeyim öküz siz deyin deve gibi tipsiz kocaman bir televizyon. ikide bir tüpü biterdi ya da 35 numara terliğe eşit boyuttaki kumandası çalışmazdı bi türlü. bi de açılırken tıslardı meymenetsiz sanki biz rahatını kaçırıyormuşuz gibi. günlerden bi gün benim küçük sarı kuşum nasıl bir kamikaze olduysa bu televizyonun durduğu vitrinin arkasına düştü. hayvancağız çıkamıyor. çıkabileceği tek delik de bu televizyon arkasındaki boşluk lakin tvyi çekmek gerekiyor. ben o zaman aşağı yukarı 10 yaşındayım (allahım nerdeyse 10 sene olmuş) bu televizyonu tam 20 dakika kucağımda tuttum( üstümden boşanan kan terin, kuşum ölecek diye akan göz yaşının hesabını yapmaya gerek yok tv nin 20 kilo falan çektiğini düşünürsek) ama bu kuş gerçek bir kuş beyinlilik örneği gösterip o 20 dakikada sadece başını televizyon ile vitrin arasındaki boşluktan çıkarmayı başardı. neyseki ben artık sınıra dayanmışken anneannemle, annem çıkıp geldiler beni ve kuşumu bu azaptan çekip kurtardılar üstüne de yarım saat güldüler. ondan sonra televizyonla aramdaki münasebeti anlatmaya gerek yok. babam alıp götürsün diye gözünün içine bakardım. en sonunda babam tık nefes götürdü televizyonu hem de televizyon hastanesine tüpünü doldurtmaya değil. ama o televizyon gidince salondaki boşluk ister istemez içimde de bi yerde oluştu. tüm çizgi dizilerimi izlediğim, gece gizlice açıp baktığım kocaman yaşlı televizyon cidden üzülmüştüm. zaten kuşum da kaçıp gitmişti. o yüzdendir ki benim için yenilikler kolay değildir aptal bir tv nin arkasından üzülebilir, onca uğraş verdiğim salak kuşun hala yasını tutabilirim aklıma geldiği zamanlar. ev eşyalarına duyduğum sadakati komik bulabilirsiniz ben de buluyorum şahsen ama çocuktum o zamanlar ve insanlar çocukluklarını düşünüp hem hüzünlenip hem de gülümseyebiliyor işte...

2 yorum:

  1. bizdede ferguson vardı bi tane onla ilgili bişeyler yazacaktım ama kısmet sanaymış. daha sonra yazarım belki :D

    YanıtlaSil
  2. ne kadar komik bi yazı :) traji-komik mi demeli.. çok da hüzünlü çünkü..

    "Güzel anılar gibi hüzünlü
    Hüzünlü şarkılar gibi güzel"

    YanıtlaSil