5 Nisan 2010

geçti bir dost kervanı

dün babamın üniversite arkadaşları ile kahvaltı buluşması vardı. bu sefer ailelerini de getirmeyi kararlaştırdıklarından, aile kontenjanından biz de dahil olduk. bu güne kadar babamın bir tek arkadaşını bile görmemiştim ben. ne çocukluk ne okul. adlarını bile duymamıştım. sadece iş icabı ile tanıdığıcep telefonlarının pek de revaçta olmadığı zamanlarda akşamları sürekli arayan mehmet usta, elektrikçi, akif usta, şaban, boyacı yüksek mimar arif gibi zatların isimlerine aşinaydım. ama arkadaş da olmazdı onlardan bence.

tanımadığım 35-40 kişilik bir inşaat mühendisleri grubu içersinde bulduk kendimizi. ailesini de getirenler grubun yüzde yirmisi falandı. antakyadan bile sırf bu buluşma için kalkıp gelen vardı. bursa'dan. diyarbakır'dan. antakya'dan gelen semiha hanım, kızıyla teşrif etmişti. kızı ece'de itüde inşaat mühendisliği okuyormuş. ortamdaki tek sosyal bilimlerle uğraşan azınlık halim, yalova'dan gelen haydar bey'in kamu yönetimi mezunu çocukları ortadan kalktı.

28 yıl sonra birbirlerini ilk kez görenleri izlemek güzeldi, semiha hanım sürekli beni hatırladınız mı diye soruyordu ama kendisi de pek kimseyi çıkaramıyordu. muhabbetleri tabiki eninde sonunda inşaat sektörüne geliyor sonra onun üzerinden devam ediyordu. annem ezgi ve ben pek de hoşnut değildik derken imdadımıza hakan bey koştu. yanıma oturan bu adam, okulu 7 senede bitirrmiş alabildiğine geveze ve rahat biriydi. sürekli bana içeri her yeni gelen mezun hakkında dedikodular yapıyor, sonra onu bunu işaret edip onlar hakkında da döktürüyordu.  ayrıca isimler ve detaylar konusundaki inanılmaz hafızası da bana birilerini anımsattı (:

hakan bey'in en iyi hikayesi heralde, derslerle pek ilgisi olmadığı  üniversitenin ilk yılında rapido kalem cetvel falan almak için beşiktaş'ta kırtasiyeye gittiğinde kırtasiyeci adamla arasında geçen şu konuşmaydı:

kırtasiyeci: evladım bölüm ne?
hakan:  inşaat mühendisliği.
kırtasiyeci: hangi üniversite?
hakan: yıldız.
kırtasiyeci:  öyle mi, fizik dersinize kim geliyor bakalım?
hakan: bilmiyorum.
kırtasiyeci:  söyleyeyim. ben geliyorum evladım.

ha bir de, güreşçi haydar bey'in kalkan bir arkadaşıyla vedalaşırken kızını  gösterip aynı babası demesi üzerine, hakan bey'in  çocuk zenci de olsa yine aynı şeyi söylerdi savının, biz ayrılırken haydar bey'in -biri çin diğeri romanya'dan alınmış iki çocuk kadar birbirine benzeyen- ezgiyle bana bakarak anneme ya bunlar ikiz gibi demesiyle desteklenmesi de günün climax noktasıydı benim için.

mühendislerin gizemli dünyasına dahil olduğum bu hafta sonunda babam diye demiyorum ama evet inşaatçıların ayrı bir ruhu var. hoşçakalın.

1 yorum:

  1. blogun görmeyeli şenlenmiş, yazın da görmeyeli baharı getirmiş

    YanıtlaSil